8 Mayıs 2011 Pazar

Ryuichi Sakamoto

O bir müzik adamı…
Piyano üstadı…
Film müzikleriyle bir döneme damga vurmuş bir usta…
Aynı zamanda bir aktör…
Ülkesinin önde gelen kompozitörü…
O, Polikronik’in sözlük karşılığı (Umberto Eco’ya selam olsun)…
O, Ryuichi Sakamoto…

Ülkesi Japonya’da adı Yellow Magic Orchestra ile özdeşleşen, Japon geleneksel müziği ile Okinawa ezgilerini klasik müzik formatında birleştiren Sakamoto, ilk solo albümü 1978’de piyasaya çıktığında Japon müzik dünyasının gözde isimlerinden biri haline gelmişti. Albüme ismini veren Thousand Knives ile tarzını il günden belli etmişti Ryuichi…
Ardından ilk aktörlük deneyimi…
Ünlü aktör Takeshi Kitano ile birlikte rol aldığı “Merry Christmas Mr. Lawrence” adlı Japon filminde (1983), II. Dünya Savaşı’nda bir Japon esir kampının zalim kumandanı Yüzbaşı Yonoi olarak karşımıza çıkan Sakamoto’nun filmle aynı ismi taşıyan parçası ise savaşa ve kayıplarına yakılmış bir ağıttı adeta…
Ve 80’lerin sonu ile birlikte Batı müziği ve sinemasının kapıları usta bir yönetmenin aracılığıyla bir daha kapanmamak üzere kendisine açılır…
Bernardo Bertolucci…
1987-1993 arasındaki altı yılda üç kült filmini ardı ardına dünya sinemasına kazandıran ünlü İtalyan yönetmenin yanındaki isimlerden birisi olur Ryuichi Sakamoto…
Önce 1987’de Son İmparator,
Ardından 1990’da Çölde Çay,
Ve son olarak 1993’te Küçük Buda…
Sinema tarihinin bu üç abide filminin müzikleri Sakamoto’nun mahir parmaklarından çıkar…
Ve en büyük ödül…


1988’de düzenlenen 60. Oscar ödüllerinde en iyi film müziği kategorisinde ödülün kime verildiği şöyle anons edilir: “The Oscar goes to Ryuichi Sakamoto”
Son İmparator, en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında alınan ödüllerin yanında bir de en iyi film müziği dalında akademi ödülü alarak Sakamoto’nun ismini Los Angeles semalarında dalgalandırır…
O artık müziğiyle, besteleriyle sadece dünya müzik tarihine değil aynı zamanda sinema endüstrisine de mal olmuş bir ustadır! Japonların gurur kaynağıdır…
O kadar üretken, o kadar çalışkandır ki, hiç durmaz, soundtrack çalışmaları hariç 40 civarında solo albüm çıkarır…
Bunlar arasında en iyilerinden biri 1998 tarihli kısa adı "BTTB" olan Back to the Basics’dir. Açılış parçası Energy Flow ve Railroad Man başta olmak üzere…
Bunlardan başka Rain, Merry Christmas Mr. Lawrence, Forbidden Colors, Seven Samurai, The Wuthering Heights ve Tong Poo birbirinden güzeldir…
Dinlemeye başladığınız andan itibaren içinde bulunduğunuz ortamı kusursuz bir meditasyon atmosferine çevirmeyi başaran Ryuichi Sakamoto diskografisi bu türde müzik sevenleri bir defa yakaladığında bir daha bırakmayacak cinsten…
Henüz dinlemeyenlere küçük bir pusula verelim:
“Debussy’yi sevenler Ryuichi’de büyük ustadan çok şey bulurlar”…
Uzun lafın kısası…
Sabahın ilk kahvesiyle açılmaya, yeni güne adapte olmaya çalışırken,
Özenle hazırlanmış ve uzun sürecek bir akşam yemeği masasında,
Veya…
Elde kalem kâğıt yahut klavye başında yazı yazarken,
Yağmurlu bir günde pencere kenarında oturup damlaların toprakla buluştuğu anlara şahitlik ederken,
Ya da gözleri tavana dikip, öylesine yatarken…
Bir parça sessizlik içerisinde,
Bir an olsun gözleri kapatıp, “başka zamanların, başka mekânların adamı olmak” ve tüm bunları dingin bir halet-i ruhiye içinde gerçekleştirmek isteyen “gündelik hayat kaçakları”…
İhtiyacınız olan tek şey Ryuichi Sakamoto ezgileri olabilir…